İstanbul-Balkanlar-İzmir
1
Mayıs 2019 tarihinde otobüsle Kocaeli iline gidip geceyi kalıcı konutumda geçirdikten
sonra 2 Mayıs günü önce tapu belgesi ile İş Bankasında Dask sigortasını
yaptırıp sonra Körfez İlçesi Belediyesi Tütünçitlik Semt Bürosuna giderek su
aboneliğimi gerçekleştirdim. 9986 ton su kullanılmış gözüken saat ne olacak
şimdilik bilmiyorum. Daha sonra yine Tütünçiftlikte bulunan Belediye Emlak
Bürosuna uğrayarak emlak vergilerini yatırmak istedim ve büyük bir süprizle karşılaştım.
Beyanname vermiştim ancak 2013 yılında vergi istisnasının sonlanacağını
unutmuştum. Benim oldukça düşük olan vergime karşılık kızlarımın vergileri
hisse oranlarına göre oldukça fazlaydı ve yaklaşık bin lira tutarında bir
vergiyi ödedikten sonra Yarımca’da bulunan Belediye merkezine gidip neden bu
kadar vergi ödediğimi öğrenmek istedim. Orada
başvurduğum memur benim Bandırma’da hisseli bir evim daha olduğunu bu nedenle
emlak vergisini tam ödemem gerektiğini söyleyerek kayıtları ona göre düzeltti. Yapacak
fazla bir şey yoktu kalıcı konuta dönüp kitapları yerleştirdikten sonra
Tütünçiftliğe gidip Hikmet Mutlu’yu buldum, akşam yemeğini onlarla yedikten
sonra motor ile Gölcüğe geçip geceyi
ağabeyimde geçirdim.
3
Mayıs sabahı İzmit otogarına giderek İstanbul’a giden belediye otobüsü ile
Kartal’a kadar gidip oradan metro ile Kadıköy’e vardım. Halit saat 10 da
otobüse binecek ve saat 17 gibi Kadıköy’de olacaktı. Derneğe uğradım ve briç
oynayan Ekrem, Tuncay ve Bekir ile Halit gelinceye kadar onlara katıldım.
Halit
gelince Ekrem ve Tuncay karşı çıkmamızı dikkate almayıp bizi içkili bir mekana
götürüp yemek ikram ettiler. Saat 21.00 e kadar onlarla olduk ve oradan
Beşiktaş’a geçip iskelede Ürüncan ile buluştuk. Bizi Sokak Kahvesi denen bir
yere götürdü ve bira ısmarladı. Birçok genç delikanlı ile tanıştırdı ve epeyce
sohbet edip saat 01.00 gibi Havais otobüsüne binip yeni havaalanına gittik.
Kimliklerimizle İstanbul-Belgrad uçuş kartlarımızı aldıktan sonra uçuş kısmına
geçmeyip gelecek arkadaşlarımızı bekledik. Saat 03.00 gibi Meral, Neval, İkbal,
Hayrullah ve Yasemin geldiler. Az bir
zaman sonra İzmir’den gelen Abdülkadir bize katıldı. Erkan Bülbül ile Gülsevil
Bülbül’ü görünce gezimizin oldukça renkli geçeceğini düşündüm.
Zamanında kalkan uçağımız bizi Belgrad’a
indirdiğinde çok yorgunduk. Şehir gezisi sırasında ihtiyarlığımızı ve dayanma
sınırımızın ne olduğu iyi kötü anlamıştık.
Şehir turu sırasında Kale Meydanı, Askeri Müze, İstanbul
Kapı, Saat Kulesi, Damat Ali Paşa Türbesi, Zindan Kapı, Leopoldov
Kapı, Sokullu Mehmet Paşa Çeşmesi, Stefan Lazerevic Anıtı, Nebojsa
Kulesi, Saborna Kilisesi, Cumhuriyet Meydanı, Terazi Meydanı ve Taş Meydanı
gördük .
Tito’nun ölüm yıldönümü imiş,
onun mezarının olduğu yere gittiğimizde eski Yugoslavya’nın değişik yerlerinden
gelmiş kızıl bayraklı ,oldukça yoğun genç, yaşlı bir çok ziyaretçi ile
karşılaştık. Tito hala çok saygın konumda. Bizde ziyaret etmek isterdik ancak
rehber kuyruğun çok uzun olması nedeni ile o kadar zamanımız olmayacağını
söyleyince zorunlu olarak otobüse döndük.
Gezimiz sırasında Ortadokslar
ve Müslümanlar arasında şehrin bölünmüş olduğu gerçeği yanında, kavganın Ortadoks-Müslüman,
Ortadoks-Katolik hala varlığını hissetmemek olanaksızdı. Müslüman mahallesinde
Boşnak böreği ile ayran içtik, oldukça uygundu fiyatlar. Geceyi otelde geçirdik
ve otel lokantasındaki yemekte bence çok pahalı 45,00 eroya aldığım Uzo’yu
Halit, Meral ve ben içtik.
![]() |
![]() |
Saraybosna-Belgrad
arası 320 kilometre imiş, Sabah otelde kahvaltı sonrasında bagajlarımızı
otobüse taşıyıp arkalarda bir yerlere oturduk Halit ile. Rehber ön sol iki sıra
ile sağ ikinci sıranın dönüşümlü kullanılacağını ve adil bir etrafı kolaçan
etme şansı olacağını söyledi ya, biz boş verdik. Otobüsle Saraybosna’ya hareket
ettiğimizde saat 8.45 ti. Epey uzun süren bir yolculuktan ve iki yerde verilen
molalardan sonra Saraybosna`ya vardık. Panoramik şehir turunda Avrupa’nın en
müstesna çarşısı olduğu iddia edilen Başçarşı’yı gezdik. Daha sonra Osmanlı döneminden beri faaliyete
devam eden Kurşunlu Medresesi’ni gezip. Ardından Kanuni Sultan
Süleyman’ın akrabası Hüsrev Bey Camii’ni ,Saat Kulesi, Saraybosna’daki Katolik
Katedrali, Ortodoks Kiliseleri ve Musevi Sinagogu’nu gördük. 1. Dünya
Savaşı’nın çıkmasına neden olduğu iddia edilen suikast yeri Latin Köprüsü’nü
gezdikten sonra Fatih Sultan Mehmet’in şehre girdiği kapıdan geçip Osmanlı
Çeşmesini, son olarak Fatih Sultan Mehmet Han’a atfedilen Fatih Camii’ni gördükten
sonra otele yorgun bir halde varabildik.
Yolun büyük bir bölümünde
Hayrullah Oğuz’un ağabeyi rahatsızlandı ve Saraybosna’ya varır varmaz onlar
hastaneye gittiler, gece çok geç haber alabildik durumu fena değilmiş, ancak
yarın için İstanbul’a dönüş bileti almışlar döneceklermiş.
Akşam yemeği otelde idi ancak şimdi ne
yaptığımızı tam hatırlamıyorum, Hayrullah’ın Ağabeyinin rahatsızlığı
morallerimizi bozdu sanırım.
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Saraybosna
Mostar Trebinje 247 km
Sabah
otelde kahvaltı sonrası yine 8,45 gibi Mostar`a doğru hareket ettik.
Mostar’a vardığımızda yağmur ha yağdı, ha yağacaktı, meşhur köprüyü ve köprü
ötesindeki Müslüman iş yerlerini gördükten sonra Ortadoks tarafında ikinci katı
olan bir lokantada karnımızı doyurup
savaş zamanından kalan ve korunan yerleri gezdik. Mimar Hayreddin tarafından
1557 yılında inşa edilen köprü Osmanlı mimarisinin bir şaheseri. Köprü 1992
yılındaki savaşta Hırvat topçusu tarafından yıkılmış, ancak Türkiye
Cumhuriyeti'nin de büyük katkılarıyla 2004 yılında yeniden hizmete açılmış.
Daha sonra Koska Mehmet Paşa Camii'ni, Bosna Hersek’te diğer bir durak bütün tarihi dokusuyla korunan ve Türk Köyü
olarak bilinen Poçitel’i gördük. Oradan otantik şehir olan Trebinje’deki otele varıp odalara yerleşmeden sonra akşam
yemeğini otelde yedik.
Yemekten
sonra Halit ile anlaşıp Dubrovnik Şehrine ektra 45,00 er eoro vererek yapılan tura katıldık.
Hafif yağmurlu havaya ve yetersiz zamana
karşı iyi ki de katılmışız dedik.
Dubrovnik
panaromik tur esnasında hafif çiseleyen yağmurda, UNESCO tarafından
Dünya Mirasları Listesi’ne alınmış eski şehir meydanını yürüyerek gezdik.
Kuleler, muhteşem surlar, 14. yy.’dan kalma ve dünyanın en eski eczanesine de
ev sahipliği yapan Francis Manastırı, Rector Sarayı, şehir kapıları, kuleler ve
diğer önemli yapılar gördük ve yağmur şiddetlenince dönmeye karar verdik.
Hırvatistan ve Bosna Hersek sınırlarında çokta dikkat etmediler sayımıza ve
pasaportlarımıza.
Trebinje
- Kotor - Budva – İşkodra (220 km)
Sabah
otelde kahvaltı sonrası yine 8,45 gibi
valizlerimizi otobüse yükleyip deniz kenarı bir şehir olan Kotor’a doğru
hareket ettik. Dünyanın en genç devletlerinden Karadağ’a geçtik ve verimsiz andezit
ana kaya üzerindeki çıplak dağları tırmanmaya başladık. Karadağ’da ilk göreceğimiz
yer önemli tarih ve doğa cenneti ve
turistik cazibe merkezi durumunda bulunan Kotor şehri. Şehirde Stari Grad’da
(Eski Şehir-Kale) yürüyerek gezdik. Bu gezi sırasında tur arkadaşlarımızdan bir
hanımın cüzdanı çantasından çalındı. Otobüste unuttum diye otobüse gittiğinde
bir başka tur arkadaşı sur kovuğunda cüzdanı buldu, elbette ki Eurolar alınmış bizim
paramıza dokunulmamıştı. Arkadaşa gereksinmesi olur ise yardım edebileceğimizi,
İstanbul’a varınca anlaşacağımızı söyledim. Uygun bir yer bulup otobüsü
durdurduktan sonra rehber ile polise
gittiler ama bir şey çıkaracaklarını sanmıyorduk.
Daha
sonra muhteşem sahilleri, çok renkli gece hayatı ile Balkanlar’ın en ünlü tatil
merkezlerinden Budva şehrine geçtik. Eski şehir merkezi ve kaleyi gezdik. Yol
üzerinde bir mola sonrasın Arnatuvluk sınır kapısından geçerek İşkodra`daki
otele vardık.
İşkodra
- Tiran - Ohrid (250 km)
İşkodra’daki
otelde kahvaltı sonrasında yine 8.45 gibi otobüse valizlerimizi taşıyıp Tiran’a
doğru hareket ettik. Arnavutluk’un
başkenti Tiran konusunda rehber epeyce bir şeyler anlattı ve Enver Hocanın
ailesinin kaçtığını ileri sürdü inanmadım. Tiran şehir turunda, Ethem Bey
Camii, Saat Kulesi, İskender Bey Heykeli
ve Meydanı, Janna Nehrni gördük. Şehir turu bitimiyle kısa bir yolculuğun
ardından, Kafasan Arnavutluk sınır kapısına vardık. Gümrük işlemlerimizi
yaptırdıktan sonra Makedonya Ohrid
Gölü’ne doğru hareket ettik. Göl kenarındaki oldukça lüks otelde akşam yemeğini
yedik.
Ohrid
gölü – Struga - St Naum - Ohrid (80 km)
Sabahleyin
kahvaltı yaptıktan sonra rehber Onur’un
temin ettiği motor ile otelden Ohrid şehir merkezine 10 euro ödeyerek bir göl
gezisi yaptık. Motordan inerken resim çeken bir adam dikkatimi çekti ve neden
çekiyor diye düşündüm, Türkçe çok iyi konuşuyordu. Yaklaşık 1 saatlik
yolculukla St. Naum’a vardık. Burada bölgenin en önemli azizlerinden biri olan
St. Naum Manastırı ve Sarı Saltuk Türbesini ziyaret gezdik. Ohrid şehir turunda,
Bizans döneminin Ohrid’deki en önemli kilisesi St. Panteleymon, günümüzde hala
konserler için kullanılan Aya Sofya Kilisesi ve Roma döneminden kalma anfi
tiyatro, Car Samuel Kalesi, St. Bogorodica Perivlerta, 4. yüzyıl kiliseleri
Keşanlı İmareti, Kuloğlu ve Emin Mahmut Camileri, Çınar Meydanı, Ohri Halveti
Tekkesi , göl sularının çıktığı yerleri
gördük.
Ohri
Resne Kalkandelen Üsküp
Kahvaltıdan
sonra yine 8.45 gibi otobüsle Resne’ye hareket ettik. Yol üzerinde bulunan ve
İttihat ve Terakki’nin en ünlü 3 simasından biri ve Türk Yunan savaşındaki
faydaları nedeni ile üne kavuşan Resne’li Niyazi’nin Sarayını ziyaret ettik.
Manastır(Bitola) kent gezisinde Türk Çarşısını, Bedesten’i, İshak Camiini, Yeni
Camiyi, Haydar Kadı Camii ve Atatürk’ün mezun olduğu Askeri İdadiyi ve Atatürk
Müzesi’ni ziyaret ettik. Burada Kültür Bakanlığının göndermiş olduğu videoyu
oldukça heyecanla izledik. Daha sonra Üsküp`e
hareket edildi. Yol üzerinde ilk durak Gostivar ve Gostivar ardından Kalkandelen. Kalkandelen‘de(Tabernik) bir mimari eser
olan Alaca Camii’yi ziyaret ettik. Cuma namazı olması nedeni ile oldukça
kalabalık olan namaz kılanlarda çoğunluğun gençlerden olması dikkatimizi çekti.
Üsküp’e varış ve panoramik Üsküp şehir turunu
yaptık. Üsküp’te Yahya Paşa Camii, Saat Kulesi, Türk Çarşısı, İsa Bey Camii,
Mustafa Paşa Camii, Murat Paşa Camii, Kapan Hanı, Sulu Han, Davut Paşa Hamamı,
Taş Köprüyü gördük. Vardar nehrinin kıyısından ve nehrin öteki tarafında
bulunan Türk ve Yahudi mahallelerini gezdik. Makedonya Meydanı’nı, Osmanlı
Köprüsü’nü ve Davut Paşa Hamamı’nı gördük. Daha sonra Türk çarşısına gidip ve
Türk Çarşısı’ndaki tarihi eserleri gördük. Eski Türk Çarşısı içinde yer alan ve
1550 tarihli Kurşunlu Han günümüzde Güzel Sanatlar Akademisi olarak
kullanılıyor. Osmanlı döneminde 17 Han binası inşa edilmiş olan Üsküp‘te
günümüzde 3 han binası Kullanılıyormuş öğle söyledi rehber Onur. 15.yy’ın 2
yarısında inşa edilmiş Sulu Han ve Kapan Hanı’nı ziyaretlerin ardından Üsküp’ün
sembol eserlerinden biri olan ve 16. yüzyılda inşa edilmiş saat kulesini
gezdik.
Bir
Bosnalı Türk Lokantasında köfte eşliğinde biralarımızı içtikten sonra
havaalanına gitmek üzere otobüsün beklediği yere gittik, bu sırada Alev
telefonunu bir yerde düşürdü, geri dönüp güya aradı ancak bulamadı.
İstanbul’a
dönüşümüzde Ankara ve İzmir için uçak baktık. Sabah uçakları olduğunu görünce
İstanbul’a gidip oradan otobüs ile gidelim dedik, nasılsa otobüste gün
geçirmeye alışmıştık. Bizi Havalanından Taksim’e götüren otobüs Alibeyköy Mini
otogarından geçiyormuş, bilemedik ve Taksimde boşu boşuna otobüs yazıhanesi
aradık. Hepsi kapalıydı ve saat sabahın ikisi olmuştu. Bir taksi ile
Alibeyköy’e gittik ve Kamil Koç’tan İzmir ve Ankara’ya biletlerimizi alıp
otobüsün gelmesini bekledik.
Güzel
bir gezi yapmıştık, ancak belleğimizde şehir turları belli başlı yerler dışında karman çorman bir şeyler
kalmıştı. Bu satırları unutulanları hatırlatmak için yazdım. Benim çektiğim
resimleri 64luormancilar sitesinde
görebilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder