25 Eylül 2019 Çarşamba

Balkanlar


İstanbul-Balkanlar-İzmir
1 Mayıs 2019 tarihinde otobüsle Kocaeli iline gidip geceyi kalıcı konutumda geçirdikten sonra 2 Mayıs günü önce tapu belgesi ile İş Bankasında Dask sigortasını yaptırıp sonra Körfez İlçesi Belediyesi Tütünçitlik Semt Bürosuna giderek su aboneliğimi gerçekleştirdim. 9986 ton su kullanılmış gözüken saat ne olacak şimdilik bilmiyorum. Daha sonra yine Tütünçiftlikte bulunan Belediye Emlak Bürosuna uğrayarak emlak vergilerini yatırmak istedim ve büyük bir süprizle karşılaştım. Beyanname vermiştim ancak 2013 yılında vergi istisnasının sonlanacağını unutmuştum. Benim oldukça düşük olan vergime karşılık kızlarımın vergileri hisse oranlarına göre oldukça fazlaydı ve yaklaşık bin lira tutarında bir vergiyi ödedikten sonra Yarımca’da bulunan Belediye merkezine gidip neden bu kadar vergi ödediğimi öğrenmek istedim.  Orada başvurduğum memur benim Bandırma’da hisseli bir evim daha olduğunu bu nedenle emlak vergisini tam ödemem gerektiğini söyleyerek kayıtları ona göre düzeltti. Yapacak fazla bir şey yoktu kalıcı konuta dönüp kitapları yerleştirdikten sonra Tütünçiftliğe gidip Hikmet Mutlu’yu buldum, akşam yemeğini onlarla yedikten sonra  motor ile Gölcüğe geçip geceyi ağabeyimde geçirdim.
3 Mayıs sabahı İzmit otogarına giderek İstanbul’a giden belediye otobüsü ile Kartal’a kadar gidip oradan metro ile Kadıköy’e vardım. Halit saat 10 da otobüse binecek ve saat 17 gibi Kadıköy’de olacaktı. Derneğe uğradım ve briç oynayan Ekrem, Tuncay ve Bekir ile Halit gelinceye kadar onlara katıldım.
Halit gelince Ekrem ve Tuncay karşı çıkmamızı dikkate almayıp bizi içkili bir mekana götürüp yemek ikram ettiler. Saat 21.00 e kadar onlarla olduk ve oradan Beşiktaş’a geçip iskelede Ürüncan ile buluştuk. Bizi Sokak Kahvesi denen bir yere götürdü ve bira ısmarladı. Birçok genç delikanlı ile tanıştırdı ve epeyce sohbet edip saat 01.00 gibi Havais otobüsüne binip yeni havaalanına gittik. Kimliklerimizle İstanbul-Belgrad uçuş kartlarımızı aldıktan sonra uçuş kısmına geçmeyip gelecek arkadaşlarımızı bekledik. Saat 03.00 gibi Meral, Neval, İkbal, Hayrullah ve Yasemin geldiler.   Az bir zaman sonra İzmir’den gelen Abdülkadir bize katıldı. Erkan Bülbül ile Gülsevil Bülbül’ü görünce gezimizin oldukça renkli geçeceğini düşündüm.
Zamanında kalkan uçağımız bizi Belgrad’a indirdiğinde çok yorgunduk. Şehir gezisi sırasında ihtiyarlığımızı ve dayanma sınırımızın ne olduğu iyi kötü anlamıştık.  Şehir turu sırasında Kale Meydanı,  Askeri Müze,  İstanbul Kapı, Saat Kulesi,  Damat Ali Paşa Türbesi,  Zindan Kapı, Leopoldov Kapı,  Sokullu Mehmet Paşa Çeşmesi, Stefan Lazerevic Anıtı, Nebojsa Kulesi, Saborna Kilisesi, Cumhuriyet Meydanı, Terazi Meydanı ve Taş Meydanı gördük .
Tito’nun ölüm yıldönümü imiş, onun mezarının olduğu yere gittiğimizde eski Yugoslavya’nın değişik yerlerinden gelmiş kızıl bayraklı ,oldukça yoğun genç, yaşlı bir çok ziyaretçi ile karşılaştık. Tito hala çok saygın konumda. Bizde ziyaret etmek isterdik ancak rehber kuyruğun çok uzun olması nedeni ile o kadar zamanımız olmayacağını söyleyince zorunlu olarak otobüse döndük.

Gezimiz sırasında Ortadokslar ve Müslümanlar arasında şehrin bölünmüş olduğu gerçeği yanında, kavganın Ortadoks-Müslüman, Ortadoks-Katolik hala varlığını hissetmemek olanaksızdı. Müslüman mahallesinde Boşnak böreği ile ayran içtik, oldukça uygundu fiyatlar. Geceyi otelde geçirdik ve otel lokantasındaki yemekte bence çok pahalı 45,00 eroya aldığım Uzo’yu Halit, Meral ve ben içtik.
        
                 
Saraybosna-Belgrad arası 320 kilometre imiş, Sabah otelde kahvaltı sonrasında bagajlarımızı otobüse taşıyıp arkalarda bir yerlere oturduk Halit ile. Rehber ön sol iki sıra ile sağ ikinci sıranın dönüşümlü kullanılacağını ve adil bir etrafı kolaçan etme şansı olacağını söyledi ya, biz boş verdik. Otobüsle Saraybosna’ya hareket ettiğimizde saat 8.45 ti. Epey uzun süren bir yolculuktan ve iki yerde verilen molalardan sonra Saraybosna`ya vardık. Panoramik şehir turunda Avrupa’nın en müstesna çarşısı olduğu iddia edilen Başçarşı’yı  gezdik.  Daha sonra Osmanlı döneminden beri faaliyete devam eden Kurşunlu Medresesi’ni gezip.  Ardından Kanuni Sultan Süleyman’ın akrabası Hüsrev Bey Camii’ni ,Saat Kulesi, Saraybosna’daki Katolik Katedrali, Ortodoks Kiliseleri ve Musevi Sinagogu’nu gördük. 1. Dünya Savaşı’nın çıkmasına neden olduğu iddia edilen suikast yeri Latin Köprüsü’nü gezdikten sonra Fatih Sultan Mehmet’in şehre girdiği kapıdan geçip Osmanlı Çeşmesini, son olarak Fatih Sultan Mehmet Han’a atfedilen Fatih Camii’ni gördükten sonra otele yorgun bir halde varabildik.

Yolun büyük bir bölümünde Hayrullah Oğuz’un ağabeyi rahatsızlandı ve Saraybosna’ya varır varmaz onlar hastaneye gittiler, gece çok geç haber alabildik durumu fena değilmiş, ancak yarın için İstanbul’a dönüş bileti almışlar döneceklermiş.

 Akşam yemeği otelde idi ancak şimdi ne yaptığımızı tam hatırlamıyorum, Hayrullah’ın Ağabeyinin rahatsızlığı morallerimizi bozdu sanırım.
     
      

      
           
       


Saraybosna Mostar Trebinje 247 km
Sabah otelde kahvaltı sonrası yine 8,45 gibi Mostar`a doğru hareket ettik.  Mostar’a vardığımızda yağmur ha yağdı, ha yağacaktı, meşhur köprüyü ve köprü ötesindeki Müslüman iş yerlerini gördükten sonra Ortadoks tarafında ikinci katı olan bir  lokantada karnımızı doyurup savaş zamanından kalan ve korunan yerleri gezdik. Mimar Hayreddin tarafından 1557 yılında inşa edilen köprü Osmanlı mimarisinin bir şaheseri. Köprü 1992 yılındaki savaşta Hırvat topçusu tarafından yıkılmış, ancak Türkiye Cumhuriyeti'nin de büyük katkılarıyla 2004 yılında yeniden hizmete açılmış. Daha sonra Koska Mehmet Paşa Camii'ni, Bosna Hersek’te diğer bir durak  bütün tarihi dokusuyla korunan ve Türk Köyü olarak bilinen Poçitel’i gördük. Oradan otantik şehir olan Trebinje’deki  otele varıp odalara yerleşmeden sonra akşam yemeğini otelde yedik.

Yemekten sonra Halit ile anlaşıp Dubrovnik Şehrine  ektra 45,00 er eoro vererek yapılan tura katıldık. Hafif yağmurlu  havaya ve yetersiz zamana karşı iyi ki de katılmışız dedik.

 Dubrovnik  panaromik tur esnasında hafif çiseleyen yağmurda, UNESCO tarafından Dünya Mirasları Listesi’ne alınmış eski şehir meydanını yürüyerek gezdik. Kuleler, muhteşem surlar, 14. yy.’dan kalma ve dünyanın en eski eczanesine de ev sahipliği yapan Francis Manastırı, Rector Sarayı, şehir kapıları, kuleler ve diğer önemli yapılar gördük ve yağmur şiddetlenince dönmeye karar verdik. Hırvatistan ve Bosna Hersek sınırlarında çokta dikkat etmediler sayımıza ve pasaportlarımıza.

Trebinje - Kotor - Budva – İşkodra (220 km)
Sabah otelde  kahvaltı sonrası yine 8,45 gibi valizlerimizi otobüse yükleyip deniz kenarı bir şehir olan Kotor’a doğru hareket ettik. Dünyanın en genç devletlerinden Karadağ’a geçtik ve verimsiz andezit ana kaya üzerindeki çıplak dağları tırmanmaya başladık. Karadağ’da ilk göreceğimiz yer  önemli tarih ve doğa cenneti ve turistik cazibe merkezi durumunda bulunan Kotor şehri. Şehirde Stari Grad’da (Eski Şehir-Kale) yürüyerek gezdik. Bu gezi sırasında tur arkadaşlarımızdan bir hanımın cüzdanı çantasından çalındı. Otobüste unuttum diye otobüse gittiğinde bir başka tur arkadaşı sur kovuğunda cüzdanı buldu, elbette ki Eurolar alınmış bizim paramıza dokunulmamıştı. Arkadaşa gereksinmesi olur ise yardım edebileceğimizi, İstanbul’a varınca anlaşacağımızı söyledim. Uygun bir yer bulup otobüsü durdurduktan sonra rehber ile  polise gittiler ama bir şey çıkaracaklarını sanmıyorduk.
Daha sonra muhteşem sahilleri, çok renkli gece hayatı ile Balkanlar’ın en ünlü tatil merkezlerinden Budva şehrine geçtik. Eski şehir merkezi ve kaleyi gezdik. Yol üzerinde bir mola sonrasın Arnatuvluk sınır kapısından geçerek İşkodra`daki otele vardık.

İşkodra - Tiran - Ohrid  (250 km)
İşkodra’daki otelde kahvaltı sonrasında yine 8.45 gibi otobüse valizlerimizi taşıyıp Tiran’a doğru hareket ettik.  Arnavutluk’un başkenti Tiran konusunda rehber epeyce bir şeyler anlattı ve Enver Hocanın ailesinin kaçtığını ileri sürdü inanmadım. Tiran şehir turunda, Ethem Bey Camii, Saat Kulesi,  İskender Bey Heykeli ve Meydanı, Janna Nehrni gördük. Şehir turu bitimiyle kısa bir yolculuğun ardından, Kafasan Arnavutluk sınır kapısına vardık. Gümrük işlemlerimizi yaptırdıktan sonra Makedonya  Ohrid Gölü’ne doğru hareket ettik. Göl kenarındaki oldukça lüks otelde akşam yemeğini yedik.

Ohrid gölü – Struga - St Naum - Ohrid (80 km)

Sabahleyin kahvaltı yaptıktan sonra  rehber Onur’un temin ettiği motor ile otelden Ohrid şehir merkezine 10 euro ödeyerek bir göl gezisi yaptık. Motordan inerken resim çeken bir adam dikkatimi çekti ve neden çekiyor diye düşündüm, Türkçe çok iyi konuşuyordu. Yaklaşık 1 saatlik yolculukla St. Naum’a vardık. Burada bölgenin en önemli azizlerinden biri olan St. Naum Manastırı ve Sarı Saltuk Türbesini ziyaret gezdik. Ohrid şehir turunda, Bizans döneminin Ohrid’deki en önemli kilisesi St. Panteleymon, günümüzde hala konserler için kullanılan Aya Sofya Kilisesi ve Roma döneminden kalma anfi tiyatro, Car Samuel Kalesi, St. Bogorodica Perivlerta, 4. yüzyıl kiliseleri Keşanlı İmareti, Kuloğlu ve Emin Mahmut Camileri, Çınar Meydanı, Ohri Halveti Tekkesi , göl sularının çıktığı  yerleri gördük.

Ohri Resne Kalkandelen Üsküp
Kahvaltıdan sonra yine 8.45 gibi otobüsle Resne’ye hareket ettik. Yol üzerinde bulunan ve İttihat ve Terakki’nin en ünlü 3 simasından biri ve Türk Yunan savaşındaki faydaları nedeni ile üne kavuşan Resne’li Niyazi’nin Sarayını ziyaret ettik. Manastır(Bitola) kent gezisinde Türk Çarşısını, Bedesten’i, İshak Camiini, Yeni Camiyi, Haydar Kadı Camii ve Atatürk’ün mezun olduğu Askeri İdadiyi ve Atatürk Müzesi’ni ziyaret ettik. Burada Kültür Bakanlığının göndermiş olduğu videoyu oldukça heyecanla izledik.  Daha sonra Üsküp`e hareket edildi. Yol üzerinde ilk durak Gostivar ve Gostivar ardından  Kalkandelen. Kalkandelen‘de(Tabernik) bir mimari eser olan Alaca Camii’yi ziyaret ettik. Cuma namazı olması nedeni ile oldukça kalabalık olan namaz kılanlarda çoğunluğun gençlerden olması dikkatimizi çekti. Üsküp’e varış ve  panoramik Üsküp şehir turunu yaptık. Üsküp’te Yahya Paşa Camii, Saat Kulesi, Türk Çarşısı, İsa Bey Camii, Mustafa Paşa Camii, Murat Paşa Camii, Kapan Hanı, Sulu Han, Davut Paşa Hamamı, Taş Köprüyü gördük. Vardar nehrinin kıyısından ve nehrin öteki tarafında bulunan Türk ve Yahudi mahallelerini gezdik. Makedonya Meydanı’nı, Osmanlı Köprüsü’nü ve Davut Paşa Hamamı’nı gördük. Daha sonra Türk çarşısına gidip ve Türk Çarşısı’ndaki tarihi eserleri gördük. Eski Türk Çarşısı içinde yer alan ve 1550 tarihli Kurşunlu Han günümüzde Güzel Sanatlar Akademisi olarak kullanılıyor. Osmanlı döneminde 17 Han binası inşa edilmiş olan Üsküp‘te günümüzde 3 han binası Kullanılıyormuş öğle söyledi rehber Onur. 15.yy’ın 2 yarısında inşa edilmiş Sulu Han ve Kapan Hanı’nı ziyaretlerin ardından Üsküp’ün sembol eserlerinden biri olan ve 16. yüzyılda inşa edilmiş saat kulesini gezdik.
Bir Bosnalı Türk Lokantasında köfte eşliğinde biralarımızı içtikten sonra havaalanına gitmek üzere otobüsün beklediği yere gittik, bu sırada Alev telefonunu bir yerde düşürdü, geri dönüp güya aradı ancak bulamadı.
İstanbul’a dönüşümüzde Ankara ve İzmir için uçak baktık. Sabah uçakları olduğunu görünce İstanbul’a gidip oradan otobüs ile gidelim dedik, nasılsa otobüste gün geçirmeye alışmıştık. Bizi Havalanından Taksim’e götüren otobüs Alibeyköy Mini otogarından geçiyormuş, bilemedik ve Taksimde boşu boşuna otobüs yazıhanesi aradık. Hepsi kapalıydı ve saat sabahın ikisi olmuştu. Bir taksi ile Alibeyköy’e gittik ve Kamil Koç’tan İzmir ve Ankara’ya biletlerimizi alıp otobüsün gelmesini bekledik.
Güzel bir gezi yapmıştık, ancak belleğimizde şehir turları belli başlı  yerler dışında karman çorman bir şeyler kalmıştı. Bu satırları unutulanları hatırlatmak için yazdım. Benim çektiğim resimleri 64luormancilar  sitesinde görebilirsiniz.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder