YURDUMUZDA AĞAÇLANDIRMA
Türkiye
topografyası, son derece engebeli bir yapıya sahip ve ortalama rakım 1100 m. dir. Yaklaşık 78
milyon hektar olan arazi varlığımızın 21,7 milyon hektarı mera, 26 milyon
hektarı tarım alanı, 21,188 milyon hektarı orman alanıdır. Geleneksel yaşam
biçimi ile bu alanlarda yaşayan ve çiftçilikle uğraşan insanlarımız, doğal
varlıklar üzerinde önemli ölçüde baskı oluşturmakta bunun sonucu olarak büyük
toprak kayıplarına sebep olmaktadırlar.
Tarım
alanlarında toprak işleme ve sulanabilir yerlerde sulama, çiftçinin kendi
gelenek ve göreneklerine göre yapılmakta, mera alanlarında hayvan otlatması,
herhangi bir düzene bağlı olmadan yapılmakta ve doğal bitki örtüsü devamlı olarak tahrip
edilmektedir.
Orman
alanlarında faydalanma da meralardan farklı değildir. Özellikle temel işlevi
açısında, doğal ormanların mutlak korunması gerekmektedir. Toprağın yanlış
işlenmesi, meyilli alanlarda tedbir alınmadan yanlış işlemeli tarım yapılması,
mera ve orman alanlarında bitki örtüsünün tahrip edilmesi bilinçsizliğin ve
ihtiyaç karşılamanın getirdiği bir zorunluluk olarak karşımıza çıkmakta ve
sonuçta erozyon sorununu getirmektedir.
Hayvancılık
yapan çiftçilere yem bitkileri ekimi ve kaba yem üretim alışkanlığı
kazandırılarak, mera alanlarında otlatma planı uygulandığında, bu alanlarda
bitki örtüsü gelişecek, hayvancılığa uygun bir ortam sağlanacaktır. Diğer bir
ifade ile geleneksel usullerle yapılan hayvancılık, bilinçli yapılan hayvancılığa
dönüşecek, mera alanlarında aşırı ve kontrolsüz otlatmanın kalkması ile 21,7
milyon hektar mera alanının büyük bölümünde erozyon önlenecek ve bir iki yıl
dinlendirmeden sonra bu alanlar
otlatmanın da planlanması ile verimli dutuma gelecektir.
Orman
Genel Müdürlüğü bünyesi içinde planlı döneme geçişten sonra, devamlılığı sağlama amaçlı
ağaçlandırma mühendislikleri ve havza bazında erozyon kontrol tedbirlerini
alacak yine Orman Genel Müdürlüğü
bünyesinde bir uzmanlık dalı olarak Toprak Muhafaza Grup Müdürlükleri 1960 lı
yıllarda kuruldu. Uzmanlık dalı olarak işletmecilerin başlangıçtaki olumsuz
yaklaşımları ve dışlama girişimlerine karşın çok kısa sürede gerek ağaçlandırma
mühendisleri, gerekse Toprak Muhafaza Grup Müdürlükleri uzmanlık dalı olarak kendilerini
kabul ettirdiler.
Mülkiyet
sorunu çözülmemiş alanlarda tarım yapmaya çalışan fakir orman köylüsü o günün
koşullarında kadastro çalışması yapılmamış ormandan açtığı alanı ağaçlandırmak
isteyen ağaçlandırma mühendisinin karşısına çıkarken çok daha farklı bir
yaklaşım ile erozyon kontrol çalışması yapan Toprak Muhafaza Grup
Müdürlüklerinin çalışmalarını benimsemiş ve bir çok yerde aktif katılımla
onlara destek vermiş hatta çoğu yerde adları kalkınmacıya çıkmıştır.
Ağaçlandırma
çalışmalarındaki emredici zorba tavır çok uzun yıllar sürmüş,çıkarı bozulanlar
ya otlatma sureti ile veya yakarak yapılan çalışmaları sabote etmiştir. Bu
karşı çıkışlar yurdun büyük bir bölümünde ağaçlandırma çalışmalarının
gerçekleştirilmiş olmasını önleyememiştir. Ancak o günün koşullarında yapraklı türlerin
yöre insanı tarafından çeşitli amaçlarla kullanılıyor olması ağaçlandırmalarda
ibrelilere ağırlık verilmesi sonucunu doğurmuş,hatta ülkemiz ile uzaktan
yakından ilgisi olmayan türler doğamıza sokulmuştur. Zamanla ibreli
ağaçlandırmalar halkta yanlış bir algılamaya neden olmuş yapraklılar halkın, ibreliler
devletin gibi bir sonuç ne yazık ki uzun süre yaşanmıştır.
Eko sistem olarak ormana uygun yerler yanında
mera alanlarından ve tarımsal alanlardan da ağaçlandırma yapılmak sureti ile
2006 yılı sonu itibarı ile 2,2 milyon hektar ağaçlandırılmış saha elde
edilmiştir. Planlı dönemden önce bu rakamın 110 bin ağaçlandırma 15 bin erozyon
kontrol çalışması olarak yapıldığı göz önüne alınır ise çok büyük artış olduğu
görülecektir.
·
Ağaçlandırma
çalışmaları ekosistemin uygun olduğu yerlerde doğal, yaşam ortamının bozulmuş
olduğu yerlerde ise yapay yoldan gerçekleştirilir.
·
Yapılacak
ağaçlandırma çalışmasının ana teması toprak olduğu için tür seçimi ile toprak
arasındaki ilişkiyi sağlıklı kurmak gerekir.
·
Uygulama
projeleri hazırlandıktan sonra, proje bölgesinde yaşayan halkın
bilgilendirilmesi, ayrı uzmanlık dallarınca hazırlanan eğitim projeleri ile yapılmalıdır.
·
Doğal
dengenin bozulması sürecinde etkili ve aktif rol oynayan insandır. Erozyon,
doğal dengenin bozulması neticesi toprağın su ve rüzgar etkisi ile yerinden
koparılarak taşınması olayıdır. Diğer bir ifade ile, erozyonun oluşmasında
insan etkili ve aktif rol oynamaktadır.
Doğa
gizlerle dolu mutlaka ona saygılı olmak gerekiyor. Yetişme ortamları sürekli
insan eliyle bozulmakta olan bitki dünyasına daha sıcak yaklaşımlarla bakmak
gerektiğini düşünerek ikinci üçüncü konutlarda kendimizi sorgulayalım biz
burada ne arıyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder